Çocukluk yıllarıma denk geliyor olmasına yoruyorum; beni en çok korkutan filmlerden biridir Alien. 1979 tarihli filmde Ridley Scott o kadar etkileyici bir atmosfer sunar ki bugün bile uzay, yaratıklar ve uçsuz bucaksız uzay gemileri denilince gözümün önüne gelen her şey imgesel kaynağını bu filmden alır.
Açıkçası Alien Isolation’ı PS4’e çıktığı ilk günden beri uzaktan uzaktan, biraz korkarak, biraz merakla takip ediyordum ancak oyunu almak yakın zamandaki Summer Sale indirimine denk geldi.
Alien Isolation, orjinal filmden çok etkilenmiş
Oyunu başından kalkmadan maalesef ki 35-40 dakikadan fazla konsantre şekilde oynayamıyorum. Oyunun atmosferi ve hikayesi, oynanış mekaniği, mekan tasarımları ve müzikleri gerçekten enfes. Oyun dünyasının FPS, RPG vb. türleri arasına sıkıştığı ve yeni mekaniklerin çıkışındaki kısırlık düşünüldüğünde Alien Isolation gerçekten farklı bir oyun deneyimi sunuyor, mutlaka tavsiye ediyorum.
Oyuna, film serisinin de merkezinde oturan Sigourney Weaver’ın canlandırdığı unutulmaz karakter Ripley’in kızı olarak başlıyoruz. Amacımız ise uzun zamandır haber alınamayan efsane gemi Nostromo’nun izini sürmek.
Ancak işler hiç de umduğumuz gibi gitmiyor ve kendimizi bir anda meşhur Alien ile dev gibi bir uzay gemisinde saklambaç oynarken buluyoruz. Her ne kadar çoğu zaman yakın temas sağlamasak da gemideki varlığı sizi her daim takip ediyor. İşte Alien Isolation’ı gerçekten farklı bir oyun yapan da bu oyun mekaniği sanırsam.
Silahınız kısıtlı, feneriniz için piliniz çok az, ilaç yok, uzay gemisi büyük ve eski; insanlar, androidler ve yaratıklar her daim peşinizde neredeyse soluk aldırmıyor, üzerine bir de çok başarılı olduğunu düşündüğüm müziklerini eklediğimizde ortaya harika bir oyun çıkıyor.